NEDIM SOYYÜCE
  Sivas tarihcesi
 
                                                 SİVAS 
Yüzölçümu bakımından Türkıye nın 2,yerleşim birimi sayısı bakımından 1. ili olan sıvas aynı zamanda cumhurıyet Turkıyesının onemlı tarıh ve kultur merkezıdır.Sivas ili İç Anadolu'da yer alır. İl topraklarının büyük bölümü Kızılırmak, bir bölümüde Yeşilırmak havzalarına girer. 35 derece-50 dakika ve 38 derece-14 dakika doğu boylamlarıyla, 38 derece-32 dakika ve 40 derece-16 dakika kuzey enlemleri arasında kalan il, 28,488 km2 lik yüzölçümü ile Türkiye'nin toprak bakımından ikinci büyük ilidir. İç Anadolu'nun yüksek platoları üzerinde başlayan ve doğuya doğru yükselen il alanı; kuzey, doğu ve güneydoğuda daglik ve sarp bir kesimle son bulmaktadır. Ortalama yükselti 1000 metrenin üzerindedir. İl alanının %47,6 si dağlarla, %6,2 si ovalarla kaplıdır. Sivas İlinin büyük bir kesimi yazları sıcak ve kurak, kışları soguk ve karlı geçen karasal İç Anadolu ikliminin etkisinde kalmaktadır. Fakat kuzeyde Karadeniz, doğuda Doğu Anadolu yüksek bölge ikliminin etkileri bulunmaktadır. Mücavir Alanı Yüzölçümü itibariyle Sivas'ımız 28.488 m2 alan üzerindedir. Konya'dan sonra Türkiye'nin ikinci büyük ilidir. Nüfusu Sivas Genel nüfusu 794.000 - Sivas il merkezi nüfusu 250.300 dür. - Şehrimizde 62 mahalle mevcuttur. 
                                      Sivas Okul Durumu 
Sivas Merkezinde 160 İlköğretim , 22 Lise ve dengi okul. Sivas Genelinde 702 İlköğretim , 70 Lise ve dengi okul . bulunmaktadır. 
                                              Ulaşım
 Sivas İli, Orta Anadolu ile Doğu Anadolu ve Karadeniz ile Güneydoğu Anadolu illeri arasında bir geçiş mekanı üzerinde bulunmaktadır. 1930'larda demiryolu ve sonrasında karayollarının geliştirilmesi sonucunda il, konum itibariyle ulaşım ağı üzerinde bir kavşak noktası oluşturmuştur. Yük taşımacılığında demiryolu, yolcu taşımacılığında karayolu ağırlıklı olmak üzere çevre illerle ve ülkenin diğer illeri ile ulaşım kolaylıkla sağlanmaktadır. Son yıllarda hızla gelişen havayolu taşımacılığı ilimiz ekonomisine ayrı bir canlılık kazandırmıştır. Karayolu Ulaşımı İlin Türkiye genelinde tüm illerle karayolu bağlantısı vardır. Yük taşımacılığında TIR ve kamyonların önemli bir yeri olup, yolcu taşımacılığı ise ildeki otobüs şirketleri ve çevre illere ait, ilimiz üzerinden geçiş yapan otobüs firmalarınca sağlanmaktadır. Demiryolu Ulaşımı 1930 tarihinden beri faal olan demiryolu ulaşımı ilde, yük ve yolcu taşımacılığında önemli bir yere sahiptir. Her gün Doğu Ekspresi ile Kars ve İstanbul yönüne, Güney Ekspresi ile Tatvan, Kurtalan ve İstanbul yönüne, Mavi Tren ile Malatya, Kayseri ve Ankara yönüne, haftanın belirli günlerinde Malatya ve Diyarbakır yönüne karşılıklı tren seferleri, Samsun yönüne her gün karşılıklı Posta Treni vardır. Havayolu Ulaşımı Şehir merkezine 23 km. uzaklıktadır. Haftada 3 gün İstanbul-Sivas. Sivas-İstanbul seferleri devam etmektedir. 
                                            SİVAS KONGRESİ 
Erzurum'da çalışmalarını bitiren M. Kemal Paşa 29 Ağustos tarihinde Erzurum'dan Sivas'a hareket etti.Güç ve tehlikeli bir yolculuktan sonra 2 Eylül'de Sivas'a vardı. İstanbul Hükümeti kendisini geri getirebilmek için çalıştığı gibi, toplanacak olan kongreyi de engellemek için çareler arıyordu. M. Kemal Paşa, Damat Ferit Paşa'yı yumuşatmak ve ulusal savaş aleyhinde bulunmaması için 16 Ağustos'ta Erzurum'dan bir telgraf göndermiş, fakat İstanbul Hükümeti'nin tutumu değişmemişti. Amasya Genelgesi'nden hemen sonra Sivas'ta toplanacak kongre için çalışmalar başlamış, fakat Erzurum Kongresi dolayısıyla bir süre ertelenmişti. Erzurum Kongresi bittiğinden Sivas Kongresi için yoğun bir çaba başladı. Bir yandan İstanbul Hükümeti'nin baskısı, diğer yandan işgal kuvvetlerinin tehditleri nedeniyle bazı kimselerde endişe ve çekingenlik belirmişti. Bu nedenle bir gecikme oluyordu. M. Kemal Paşa daha Erzurum'da iken, Sivas Valisi Reşit Paşa'dan 20 Ağustos 1919 tarihinde gelen bir telgrafta, Sivas'ta bir kongre toplanacağını Fransız subaylardan öğrendiğini, Fransız Binbaşı Bruno'nun eğer M. Kemal Paşa burada bir kongre toplarsa Sivas'ı askeri işgal altına alacaklarını bildirdiğini belirterek, eğer ikinci kongre toplamak çok gerekli değilse vazgeçilmesini istiyordu. M. Kemal Paşa derhal yanıt vererek, endişeye yer olmadığını, kongrenin toplanmasının aylardan beri bilinen konu olduğunu, Fransızların blöf yaptığını belirtti. Ne Fransız'ların ne de başka bir yabancı devletin yardımına ihtiyacı bulunmadığını söyledikten sonra , "benim için en büyük barınma yeri ve yardım kaynağı ulusumun kucağıdır." yanıtını verdi. Sivas, I. Dünya Savaşı sonunda çoğunlukla bütün Anadolu şehirlerinde olduğu gibi, sefalet, sıkıntı, yokluk içindeydi. Ekmek bulmak güçtü. Doğu Anadolu'dan ve Doğu Karadeniz'den gelen göçler dolayısıyla şehir çok kalabalıklaşmıştı. Sivas çevresinde asayiş bozuktu. Şehrin dışına çıkmak, soygun tehlikesini göze almakla mümkündü. Can ve mal güvenliğini sağlamak için yeterli güvenlik kuvveti yoktu. Sivas aydınları, Türkiye'nin galiplerce paylaşıldığını biliyor ve çare arıyorlardı. Bu sebeple M. Kemal Paşa Erzurum'a giderken 27 Haziran'da Sivas'tan geçtiği gün Sivaslılar'ın sevgi gösterileriyle karşılaşmıştı. Sivas Kongresi'nin toplanması için lise binası, okul müdüründen adeta zorla alınmıştı ve toplantıya hazırlanabilmişti. Sivas'a gelmeye başlayan üyeler, Şekeroğlu İsmail Bey tarafından misafir ediliyordu. Kongre 4 Eylül 1919'da toplandı. Kongre'nin açılış saati olan 14:00'e beş kala M. Kemal Paşa geldi. Binaya girerlerken Rauf Bey'in sözlerine M. Kemal Paşa şu kısa ve sert yanıtı veriyordu. "Bekir Sami Bey'in evinde verdiğiniz kararı bana tebliğ ediyorsunuz öyle mi?" Konu daha sonra anlaşıldı. Bekir Sami Bey'in kaldığı evde Rauf, Kara Vasıf, İsmail Hami Beyler ve bazı kimseler toplanarak M. Kemal Paşa'nın kongrede başkan olmaması için karar almışlar ve Rauf Bey bu kararı kendi düşüncesi imiş gibi M. Kemal Paşa'ya açıklamıştı. Fakat bu toplantıdan haberi olan M.Kemal Paşa Rauf Bey'e o sert yanıtı vermişti. İşin ilginç yanı Bekir Sami Bey'in'evinde toplanan bu kimseler manda yanlısı idiler ve M. Kemal Paşa başkan seçilmezse, manda için istedikleri bir kararı kolay ettirebilirlerdi. Sivas Kongresi'nin toplanması için lise binası, okul müdüründen adeta zorla alınmıştı ve toplantıya hazırlanabilmişti. Sivas'a gelmeye başlayan üyeler, Şekeroğlu İsmail Bey tarafından misafir ediliyordu. 
                                             SİVAS TARİHİ 
Güzel Sivas'ımız Tarihin ilk çağlarından buyana medeniyetlerin filizlendiği bir yerleşim alanı olmuş ve tarih içerisinde her dönemde müstesna bir önem arz etmiştir. Bu geçmişinden dolayı bugün adeta bir açık hava müzesi konumundadır. Anadolu da hüküm sürmüş her medeniyetin izlerini ve nişanelerini bulmak mümkündür. Anadolu Selçuklularına bir dönem başkanlık yapan Sivas'ımız Danişmentler'in de başkenti olmuş, Osmanlı imparatorluğunun en büyük eyalet merkezlerinden biridir. Sivas, tarihinin çeşitli dönemlerinde muhtelif devletlere başkentlik yapmış olması, en önemli ticari ve kültürel hüviyete sahipliği ile her dönemde yapılan sayısız eserlerle doludur. Selçuklular döneminde kültürel hayatın canlılığı nedeniyle medreseler, camiler, türbeler; Osmanlıların son dönemlerinde ticari hayatın hareketliliğinden dolayı han, kervansaray, imaretler ve bayındırlık hizmetlerinin yoğunluğu ile dikkat çekicidir. 
                                             Ulu Camii 
Sivas müzesinde bulunan kitabesine göre 1196-1197 yılında Kızılarslan Bin İbrahim tarafından yaptırılmıştır. 31x54 m ölçülerinde ve yaklaşık 1674 m2 lik bir alana oturan dikdörtgen planlı caminin üst örtüsü düz dam şeklindedir. Güney duvarına dik olarak uzanan 11 sahınlı asıl ibadet alanında 50 adet yığma ayak bulunmaktadır. Minaresi 13. yy'ın ilk yarısında inşa edilmiştir. Ulu Camii; zamanla eğilen ve eğri olarak ayakta kalan minaresiyle ünlüdür.
                                         Şifaiye Medresesi
 İl merkezinde Selçuklu Parkı içerisinde, Çifte Minareli Medrese'nin tam karşısındadır. 1217 yılında Selçuklu Sultanı I. İzzeddin Keykavus tarafından yaptırılmıştır. Anadolu Selçuklu tıp sitelerinin ve hastanelerinin en eski ve en büyük olanlarındandır. 1220 yılında vefat eden I. İzzeddin Keykavus'un vasiyeti üzerine çok sevdiği Sivas'taki Şifaiye Medresesi'nin güney eyvanındaki türbede ailesiyle birlikte yatmaktadır. 
                                     Buruciye Medresesi 
Anadolu Selçuklu Sultanı III: Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında dönemin ileri gelenlerinden Hibetullah Burucerdi oğlu Muzaffer tarafından 1271 yılında yaptırılmıştır. Taç kapıdaki taş işçiliği ile girişin solunda yer alan türbe çinileri önemlidir. Dört eyvanlı ve ortası açık avlulu güzel bir Selçuklu medresesidir. Doğu-batı doğrultusunda düzgün dikdörtgen planlı olan yapı açık avlulu, dört eyvanlı ve iki katlı bir medresedir. Doğu-batı doğrultusunda kareye yakın dikdörtgen planlı avlu kuzey ve güneyden dörder sütun üzerine sivri kemerli ve sivri tonozla örtülü birer sıra revakla kuşatılmıştır. Yapıda; kesme taş, moloz taş, devşirme, tuğla ve çini olmak üzere beş tür malzeme kullanılmıştır. Kesme taş kuzey cephede ve avluda kaplama malzemesi olarak kullanılmıştır. Medrese taş ve çinilerle süslenmiştir. 
                                 Çifte Minareli Medrese 
İlhanlı Veziri Şemseddin Mehmet Güveyni tarafından 1271 yılında yaptırılmıştır. Dini ilim okutulan medresenin sadece doğu yönündeki asıl cephesi ayakta kalmıştır. Ön yüz, ortada iki minareli taç kapı, iki yanda pencere ve köşe kuleleri ile kompoze edilmiştir. Böyle bir uygulama ile daha canlı hareketli, ışık-gölge oyunlarını kuvvetlice hissettiren bir cephe elde edilmiştir. Kesin olmamakla birlikte eserin mimarının Keluk Bin Abdullah olduğu sanılmaktadır. 
                                          Gök Medrese 
Selçuklu veziri Sahip Ata Fahrettin Ali tarafından 1271 yılında yaptırılmıştır. Mimarı Konyalı Kaluyan'dır. Taç kapı üzerinde yükselen tuğla örgülü iki minaresindeki mavi çinilerden dolayı Gök Medrese adını almıştır. Plastik Sanatların şaheserlerinden olan taç kapıda mermer malzeme kullanılmış olup, taç kapının üst iki köşesinde iç içe girmiş hayvan motifleri vardır. Medreseye girişte sağda mescit, solda ise Dar-ül-Hadis bölümü mevcuttur. Avlunun kuzey ve güneyinde altı sütun üzerine inşa edilmiş, kemerli bir revak bulunmaktadır. Bu revakın gerisinde küçük kapılardan hücrelere geçilir. Doğu yönündeki ana eyvanı yıkılmış yerine mevcut taş ve kitabelerle bir duvar örülmüştür. Kuzey ve güneyindeki yan eyvanların içi çini tezyinatla süslüdür. 
                                       Kurşunlu Hamam
 Sivas'ın en büyük hamamıdır. Üç satırlık kitabesinden 1576 yılında Behram Paşa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Kadın ve erkek hamamı olmak üzere yan yana bitişik olarak inşa edilmiş çifte bir hamamdır. Halen halkın kullanımına açıktır. Hükümet Konağı Vali Halil Rıfat Paşa tarafından 1884 tarihinde yaptırılan yapının iki katı ise ahşap olarak inşaa edilmiştir. Geçirdiği bir yangın üzerine üçüncü katı tamamen yanmış, bir ve ikinci katının sadece duvarları kalmıştır. Yapılan büyük çaplı onarımla eski görünüşüne getirilmiş, bugün Hükümet Binası olarak hizmet vermektedir. 
                      Atatürk Kongre ve Etnoğrafya Müzesi 
4-11 Eylül 1919'da Sivas Kongresinin yapıldığı binadır. 1981 yılına kadar lise olarak kullanılan bina, onarım ve teşhir tanzimi gerçekleştirilerek, 1990 yılında müze olarak ziyarete açılmıştır. İçinde, Sivas Kongresi'ne ait dökümanlar, Atatürk'ün kullandığı özel eşyalar, Atatürk'e ait resimler ve yöreye ait etnografik eserler sergilenmektedir. 
                FOLKLORİK DEĞERLER
    İlin geleneksel yapısı yeni yeni çözülmelere başlamıştır. Yaşama biçimi daha çok göçlerle belirlenmektedir. Giyim - kuşam ve beslenmede aynı özellikler görülür. Kırsal kesimde geleneksel yapı belirginken kentlerde ikili bir yapı gözlenmektedir.
Sivas'ta geleneksel el sanatlarının köklü bir geçmişi vardır, dokumacılık, bakırcılık, çubukçuluk, çorap örücülüğü, çakı-bıçak yapımcılığı günümüzde de sürdürülmektedir.

Sivas halk oyunları ekibi / The folk grouph of Sivas

Selçuklular döneminden başlayarak bölgenin yönetim, ticaret, bilim ve kültür merkezi olan Sivas, dönemin mimarisi ve taş işçiliğini yansıtan özgün yapıtlarla doludur. Kent mimarisinde de o dönemin etkileri görülmektedir.
Sivas folklorunun özgünlüğü, renkliliği ve zenginliğiyle ülke folkloru içinde ayrı bir yeri vardır. Yöreden günümüzde de pek çok halk ozanı yetişmektedir.
Yerel ağız yörelere göre önemli ayrılıklar gösterir. Merkeze yakınlık, ulaşım ve pazar imkanları yerel ağız özellikleri üzerinde etkili olmuştur. Yöre folkloru, atasözleri, deyimler, tekerlemeler, bilmeceler, ninniler, alkış ve kargışlar yönünden de çok zengindir.
Sivas, halk müziği ve oyunları yönünden ilginç bir yöredir. İlk resmi derleme 1926'da, ikinci 1937'de gerçekleştirilmiştir. Türkü ve değişlerde, 10 zamanlıdan başlayıp 15 zamanlıya dek karma usullerin örnekleri vardır.

                                       GİYİM KUŞAM
 Geleneksel Kadın Giyimi :  
Fes yörenin yaygın başlık türüdür. Önüne ipekli yemeni-krep dikilir yada bağlanır. Uçları yandan sallanır. Günlük giyimde her zaman fes kullanılmaz. "Değirmi" denen düz, "hindi" denen renkli ve desenli tülbentler bağlanır. "İşlik" denen iç giysileri de ak bezdendir, elde dikilir. Üstte omuzlardan ve belden "kırmalı" üç etek biçiminde "peşli" denen entarileri giyilir. Kollar geniş ve "dilmeli" dir. Peşlerin ikisi öne, birisi arkaya gelir, aradaki "sayvanlı" dır, (astarlı). Kara yünden yada ketenden yapılmış, nakışlı, çevresi oyalı önlükler bağlanır. Ayrıca madeni kemerler, el örmesi yün kuşaklarda kullanılır. Bazı yerlerde kadife atlas üzerine sim işlemeli bindallılar giyilir. Kolların yırtmaçlısı da yırtmaçsızı da geniş ve sarkıktır. Entarilerin tümü yakasız, önden göğüs altına dek düğmelidir. Özel günlerde sırmalı ve işlemeli cepken de giyilir. Kadife üstüne sırmalılara "kadama" denir. Alta bel ve parçaları uçkurları "tuman" (şalvar biçimli, bol dikmeli don) giyilir. Parçalar çoraba dek uzanır. Renkli ve desenli çoraplar mevsimine göre ince yada kalın yünden örülür.
Dışarılık giysi olarak çarşaf, Cumhuriyet sonrasında da uzun süre kullanılmıştır. Günlük yaşamada tülbent, baş örtüsü kullanılmaktadır. Buna yaşmaklamak denir. Yaşlı kadınlar "namazlık" denen uzunca bir baş örtüsü kullanır. Son zamanlarda, atkı-manto biçimi üst giyiminde yaygınlaşmıştır. Kelik, yemeni, çarık geleneksel kadın ayakkabılarıdır. Bunların yerini giderek kara lastik ve plastik ayakkabılar almıştır. Kentlerdeyse kundura giyilmektedir.

Geleneksel Erkek Giysisi : Poşu yada "hindi" bağlanmış fes, erkek giyim-kuşamında da yaygın başlık biçimidir. İnce ak ipekten, ketenden yakası düz, omuzdan düğmeli "işlik" üstüne, kolsuz yelek giyilir. Bele şal bağlanır; kalçadan büzgülü "şayak" yada "zıvga" denen pantolonlar kalın kumaştandır. Ak-kara, kırçal çoraplar nakışlıdır. Tokalı çarık, kulaklı yemeni, yüksek ökçeli ve sivri burunlu "iskarpin" yaygın ayakkabı türleridir.
Gürün Şalları : Hint ve İran şallarının desen ve dokuma tekniğini, Türk kumaşlarının desen ve dokuma tekniğini , Türk kumaşlarının desen ve dokuma tekniğiyle birleşmiş, Avrupa’nın taklit şallarının özelliklerini Anadolu insanının zevk ve giyim ihtiyaçlarıyla kaynaştırarak orijinal bir sentez meydana getirmiştir. 
Dokuma Tekniği ve Motifler : Gürün şalları el tezgahlarında dokunmuştur. Bu tezgahlar, Jakar tarafından ıslah edilmiş, Gürün'de de Jakar tezgahlarından yararlanılmıştır. 2.52 m. boyunda ve 1.20 m. eninde kesilme yerleri belli edilerek top halinde dokunmuştur.Gürün şallarında sadelik ve zeminde beyaz renk hakimdir. İran (Acem) şallarında ise süs ön plandadır. Zemin dışında kırmızı-sarı veya kırmızı-mavi renkler bol miktarda kullanılmıştır. Yün iplikler bitki boyalarıyla boyanmıştır.
Gürün şalları konusunda en geniş çalışmayı yapan Prof. Kenan Özbel motiflerine göre bu şalları dört gurupta toplamıştır.

 
  Bugün 3 ziyaretçi (3 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol